PERDE
….
Telefonumun çalmasıyla elimdeki kalemi bırakıp aramayı yanıtladım. Önce hafif hışırtılar, ardından onun sesi…
“Ağlıyor ama aslında çok da mutlu. Ağlaması sadece izlediği film için, mutluluğu ise benimle geçirdiği zaman için. Önce ona bir peçete uzatıyorum daha sonra ise yanına biraz daha yaklaşıp ona sarılıp, onu sarmalıyorum… uzaktan bile hoş gelen o nadidane kokusu o andan beni kendine tekrar aşık ediyor… ipek gibi olan uzun saçları, ellerimin altında duran savunmasız bedeni, ve binlercesi… bana ufak bir yakınlaşmasında cesaretimi toplayıp ona, onu çok sevdiğimi, onu daha ilk gördüğüm andan itibaren deli gibi sevdiğimden bahsedip tekrar tüm cesaretimle şakağından öpüyorum ve perde!…
Film bitmiş tüm ışıklar açılmış, film yüzünden kızaran gözlerinin ardından bana bakıp gülümsemesi ile elimi tutup, elimi sıkıyor. O sinema salonundan beraber el ele çıkıyoruz… çok güzel bir hayal değil mi sencede murat? Her gece ama her gece bu hayali kurup, rüyamda bu hayali görmenin mutluluğu ile yattığım gerçeği çok güzel değil mi?
Peki ya şimdi? Şimdi nasıl söylerim… onunla olan binlerce hayalim, odamdaki bir kutunun içinde onun yüzlerce fotoğrafı olduğunu, bunca senedir peşinde köpek gibi koşmama rağmen beni hala fark etmeyip, ona olan duygularımı hiç edip başka birisiyle evlendiğimi?… nasıl söylerim ben evleniyorum bu da davetiyen diye? Nasıl söylerim nasıl?….” …
Bensu SÖNMEZ


