ÇOCUK
Yüreğine bir taş otururmuş insanın bir gece vakti. Kaldıramazmışsın bazen ezermiş bu yük seni. Taşların içinde bir çakıl taşı, yolların içinde bir yol ararmış insan kendine . Yoruldum, yoruldum artık bir çocuk gibi sevilmemekten. Sevilmemekten, görülmemekten , olamamaktan yoruldum. Varken yok sayılmaktan, yokken olmaya çalışmaktan yoruldum. Yoruldum cevapsız sorular, çıkmaz yollar ve fazla fazla çabalardan. Yorulur insan bazen ya, yorulmaz mı hemde öyle bir yorulur ki. Uzun bir gece derin bir uykudan ve yine bir rüyadan uyanırcasına yorulur. Arar insan bazen takvimden kopardığı her bir sayfayı. O kaldırımları, saatlerce oturup izlediği sokağı ve her gün oturup o mermer taşına seni beklediğini bildiğin o siyah beyaz kediyi. Çocukluğumun haps olduğu bir küçük bayır. O gölgesinde oturduğum çam, meyvesini yediğim dut ve hep tırmanmayı hayal ettiğim incir ağacı. Saçlarını rüzgara salan iğde ve hemen çaprazındaki mayhoş limon. Masumluğumuzu kaybetti her birimiz, bir küçük parçayı en saf en temiz tarafını. Elleri buz tutmuş çocuklar bilirim , yüreklerinde bir kıvılcım yanmayı bekleyen alev alev. Çocuklar bilirim bir küçük tebessümün zehrolduğu dünyada, Çocuklar bilirim ya ellerinde oyuncakları göğe yükselen melekler. Çocuklar bilirim en kuytu en karanlık köşelere saklanan, Ve çocuklar bilirim her nefesi umut kokan.
Hüsnanur EROL


