DERT
Hani bir kağıt parçası bulursun ya kitap sayfasının arasında, hani bir şarkı dinlersin ya kalbinin derinliklerine kadar inen sözleriyle.. bence bu’dur dert. Hayatın en acımasız yerinden vurulmak demek dert.. hayatın en anlamsız yerinden vurulmak, kendinden artık vazgeçmiş olman demektir dert… en savunmasız, en acınılası durumda olduğunda gelir bulur seni dert.
Sen bu dertlerle sıkışıp kalırsın. Sesini bile çıkaramazsın belkide? Kalbin ve beynin bir savaş yapar kim haklı çıkarsa o tarafın yönetimiyle kalırsın…
Kalp derki; ‘savunmasızdı!, Kendini toparlayamamıştı!, üzülür!, karşısındakini bile üzer!’ Derken beynin; ‘en acınılası durumda!, kendini dışarıya, insanlara ezdirmemesi gerekir!’ Diyorken sen kalbini es geçip beyninle ortak olursun, Onu dinlersin. İşte bu’dur dert… nerden çıktığı belli olmayan bir adet şarap şişesi gibidir dert.. ‘kafamdakileri dağıtacağım’ diye girdiğin bu yolda kendini kaybedersin ya.. sonrada insanların karşısına çıkıp; en dertli, en acınası durumda olan kişiliğe dönersin. Dert bu değildir oysaki… dert; kalbindeki hançeri söküp, akan kanı, sana yapılan haksızlıkların, sana yapılan iğrenç davranışların ve sana yapılan tüm pisliklerin olduğu kirli bir peçete ile durdurmaya çalıştığın kalbinden akan kanın adı’dır dert. Dert insanın içine, kalbinin tam ortasına zaten işlenmiştir… dert senin aslında dostun, senin sağ kolun, senin kader ortağın ve senin yanında her zaman vâr olan bir adet kıvılcımdır dert…
Bensu SÖNMEZ

