2022 TEMMUZ

ÇARESİZ GİDİŞLER

Seven yol bulup, bahane üretip bir şekilde gelmediyse eğer, gelmeye değer verecek kadar, geri dönmeyi göze alacak kadar sevmemiş demektir. Sevmek yeri geldiğinde vazgeçmektir, bazen gururdan vazgeçmek. Geçen zamana rağmen çabalamak, pişmanlığını karşı tarafa hissettirmek, hatayı anlayıp bağışlanmayı beklemek hatta karşınızdaki kişinin sizi reddedeceğini bilseniz dahi gelmektir sevmek.

Önceden girdiğiniz bir ev var, kapısını çaldığınızda evdeki kişi delikten bakıp hemen açıyor size kapıyı. Sonra siz o evden çıktığınızda biliyorsunuz onun hala içeride olduğunu, o evden çıkmadığını. Tam geri dönecekken bir şeyler engel oluyor size. Evdeki garibanın bir şeyden haberi de olmuyor, bekliyor öyle çalsa da kapım açsam diye. Sizse hiç zile basmıyorsunuz. Gelmeyi aklınızdan geçirseniz bile, yarı yoldan dönüyorsunuz zile ulaşmadan. Evdekininse zaten çıkmaya hali yok. Zaten açmış size kapısını, evini tanıtmış göstermiş her yanını. Sevmiş, gözlerinizin içine bakıp anlatmış anlatacaklarını, sizi dinlemiş. Oturup sohbet etmişsiniz, iyice açmışsınız yüreklerinizi birbirinize. Güzel ikramlar yapmış, sizin seveceğinizi düşündüğünüz. Afiyetler içinde güzel vakitler geçirmiş ve artık kalkmanız gerekmiş. Kalkmışsınız ama evdeki sanmış ki yine geleceksiniz, yine güzel vakitler geçireceksiniz, daha güzel ve daha dolu. Evdeki gariban işte, ne bilsin ki o kalıcı gelmemiş, geçerken uğramış. Belki karnını doyurmak için, belki ısınmak için, belki dinlenmek için, belki o sessizliği bozmak, yalnızlığını kırmak için. Hatta içerdekinin yani kapının ardında yaşayanın kim olduğunu bile bilmiyormuş aslında. Hele bir çalayım kapısını da içeri alırsa tanırım zaten demiş. Evdekinin de içeri alası tutmuş. Zaten gönlü el vermemiş onu kapıda tutup, dışarıda bırakmaya.

Yuvasına aldığı o insanla öyle ilgilenmiş, öyle el üstünde tutmuş ki kendini ona sevdirmiş. Sonra vakit geçtikçe evdeki bir bakmış ki sevdiğini söyleyeni seven olmuş. Ayağıma gelen mutluluk demiş, huzur demiş, şükür demiş. Her gidişinde gelişini beklemiş, yollarını gözlemiş. En son o kadar gözlemiş ki artık yorulmuş gözleri. Ha duysa bir kapı vuruşu, bir zil sesi hemen koşacak. Görse bir pencere köşesinde onu gidip açacak camını, bakıp duracak.

Meğer insanın kulakları artık zil çalmasa da yoruluyormuş, zili duymanın hayaliyle. İnsanın gözleri artık gözlerken de yoruluyormuş, onu göremese bile. Baktı gelen giden arayan soran yok, artık gitmesi gerektiğini anlamış. Şimdi taşınmanın vaktidir demiş, zaten ondan başka kapımı çalan olmadı, zaten kapım çalınsa da ondan başkasına açmaya niyetim yok demiş. Ve taşınmaya karar vermiş aylarca beklediği yerden. Tüm hatıraları o eve bırakarak uzaklaşmak istemiş. En azından gözünün, kulağının yorulmayacağı yerlere çekilip biraz hatıralardan uzaklaşıp, onun yaptığı gibi gözden ırak olmaya karar vermiş. Zaten ne yapsa bir şey değiştirememiş. Olacak şeyler illa ki oluyor oturup da çalmamış kapının ardında, yüzümüze kapatılan kapının önünde beklemeye lüzum olmamalı demiş.

Önce kafasını sonra bavulunu hazırlamış. Kafasını buna hazırlaması, bavulunu buna hazırlamasından çok daha uzun sürmüş. Zaten o yüzden bu kadar beklemiş. Ve ayrılması gerektiğini düşündüğü yerden tam anlamıyla hazır olmasa bile çıkıp uzaklaşmış. Nereye giderse gitsin kendinden kaçamayacağını bilse de, uzaklaşma isteğini bastırmak istememiş. Ve şunları eklemiş:

“Gelecek olan senin nerede olduğunu bilmeli, seven insan her ne durumda olursa olsun seni nerede bulabileceğini düşünmeli, ne yaşanmış olursa olsun dönebilmeli. Bu yüzden seven insan emek vermeli, vazgeçmeli bazı şeylerden ve fedakarlık etmeli, cesaret göstermeli, gururunu bırakıp vicdanını dinlemeli. Çabasız olmuyor hiçbir şey. En çok çabasızlığa kırılan bir insan için bunlar çok ağır şeyler. Hele ki o çabasızlık çok sevip de aylarca beklediğiniz insandan göremediğiniz çabasızlıksa eğer. O zaman gitmekten başka çareniz kalmıyor işte. Tabi bu gidişe çare diyebiliyorsanız eğer…”

Damla DİKER