2022 HAZİRAN

ÇÖP FISTIĞI

Bilirsiniz hani şu Antep fıstıklarını. Neredeyse hiç ucuzlamamıştır fiyatları. Her zaman alamadığımız ve genellikle evimizde bulamayacağımız bir kuruyemiş olmuştur. Nadiren alındığından, en çok kıymeti de o görmüştür. Bu yüzden karışık kuruyemişlerin olduğu bir tabakta da elimiz ilk ona gider. Biraz sert, üst kısmı hafif açık, ucundan içindeki fıstığın yeşili belli olan kabuklara uzanır elimiz. Ağzı en fazla aralık olanı bulup, başlarız açmaya. Peki bunu insan kalbiyle bağdaştırabilir miyiz, ne dersiniz?

Mesela bir tabak var diyelim, bir dolu kuruyemiş ve içinde de birkaç tane o az bulunan Antep fıstıklarından. Birine uzanıyor eliniz, sert, ağzı hafiften açık. Bu yüzden tam görünmüyor içindeki fıstığın yeşili. Yine de anlıyorsunuz o sertliğinden içinin boş olmadığını ve ısırıyorsunuz açmak için. İki elinizin kuvveti yetmiyor, dişlerinizle uğraşıyorsunuz ayırmaya. Sertliğiyle güvendiriyor size kendini, içinin doluluğuyla alakalı. Siz yeşilini tam göremeseniz de ağzının hafif aralık oluşuna heves edip kırmaya çalışıyorsunuz yemek için. Başarıyorsunuz da açılıyor ağzı ve kabuğu ikiye ayırıyorsunuz. Fakat bir bakıyorsunuz ki bomboş içi. Öylece dalıp düşünüyorsunuz ve diyorsunuz ki ‘’Ağzı keşke biraz daha açık olsaymış, ben onun yeşilini biraz daha göremeseymişim, uğraşmazdım o zaman açmaya ve uğraşmadığım için yorulmaz, yorulmadığım için de üzülmezdim.’’ diyorsunuz. ‘’Yani tek bakışta bana boş olduğunu belli etse ve direkt kabuğu alıp çöpe atsam, belki bu kadar hevesim kırılmazdı.’’ diyorsunuz.

Belli etmiyorlar işte, dişinizi kıracak kadar uğraştığınızla kalıyorsunuz. Aslına bakarsanız, içinin boş çıkışının sizde etkisi de ondan ne umduğunuzla alakalı oluyor. Çok şey ummuyorsunuz tabii, istediğiniz alt tarafı bir fıstık. Evet, diğer birçok kabuğun içinde de bulabilirdiniz. Çünkü onlarda da vardı fıstık. Ama siz en çok onu açmaya, onu kırmaya uğraştınız ya, hani en çok o kabuğun içindeki fıstığa ulaşmak istediniz. Ulaştığınızı zannettiğiniz anda da aslında ulaşamadığınızı fark ettiniz.

Şimdi şöyle düşünün; Birçok insanın içinde kalp var, birçok kalbin içerisinde de sevgi. Ama siz o kalbin içindeki sevgiyi görmek istediniz. Çünkü size bir aralık açtı, görebilmeniz için imkan verdi. Hatta sert duruşuyla da sizi inandırdı, o kalbin içindeki sevginin var olduğuna dair. Sonrasında açmaya, yani o iki kabuğu ayırmaya yeltendiniz. Fakat sonra açtığınız o kalbin içindeki sevgiye ulaşamadınız. En çok o kalbin içindeki sevgiyi isterken, en çok ona ulaşabileceğinizi düşünürken üstelik. Sonrası mı? Sonrası hiçlik, sonrası çöp. Biraz acımış dişler, biraz yorulan eller, biraz emek, biraz harcanan zaman ve tüm bunların sonucunda ise elinizde kalan sadece iki parça kabuk. Onlar da çöp tenekesinin içine gidecek şeyler. Başka bir şey değil, öyle değil mi?

Damla DİKER